Kobane Göçmenlerinin Statüsü ve Sağlık Hakkı

Türkiye’nin de tarafı olduğu Mültecilerin Statüsü ile ilgili 1951 Birleşmiş Milletler Sözleşmesi mülteci sayılan kişileri kapsamaktadır. Kitlesel sığınmalar konusunda mülteci mevzuatında boşluk olduğu belirtilmektedir. “Geçici koruma” adı verilen koruma biçimi bir ülkeye acil mülteci akınının olduğu durumlarda kullanılan bir yol olup kalıcı çözüme yol açması gereken geçici bir koruma şekli olduğu belirtilmektedir. Bu uygulama ile hükümetlerin iç savaş ve diğer genelleşmiş şiddet sonucu yerinden edilmiş kişileri çok zaman harcayan ve pahalı olan bireysel izleme sorumluluğundan kurtardığı düşünülmektedir.

Geçici korumadan yararlanan kişilere bazen mültecilerin sahip olduğu tüm sosyal haklar (örneğin mali yardımlar, eğitim, çalışma hakkı) tanınmamaktadır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği bu tür muamele standartlarının zamanla geliştirilmesi gerektiğini, büyük ölçekli mülteci akınlarında, devletlerin dolaşım ve çalışma özgürlüğü ve tüm çocukların düzgün biçimde okula yerleştirilmesi gibi bazı hakları kısıtlamak zorunda kalabileceğini bu tür eksikliklerin uluslararası toplum tarafından olabildiğince giderilmesi gerektiğini BMMYK’nin mültecilerin en kısa zamanda kendi kendilerine yeterli duruma gelebilmeleri için elinden gelen tüm gayreti göstereceğini belirtmektedir.

Birleşmiş Milletler ‘Mülteciler Yüksek Komiserliği Yürütme Kurulu’nun 1981 yılında kabul ettiği 22 nolu “Kitlesel Sığınma Durumunda Sığınmacıların Korunması” adı altında ilke kararları bulunmaktadır. Daha sonra kimi kararlarında da bu karara atıfta bulunmuştur. Avrupa Birliğinde ise eski Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde ortaya çıkan kitlesel göçler sonrasında bu konunun tartışılmaya başlandığı 20 Temmuz 2001 yılında AB Geçici Koruma Yönergesinin kabulü ile geçici koruma konusunda ilkelerin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Geçici korumanın mültecilerin sahip oldukları hakları sınırlamak, içini boşaltmak için kullanılmaması gerektiği belirtilmekle birlikte son 10 yılda bütün dünyada çok sayıda ülkenin geçici korumayı mültecilere ilişkin hakları tanımamak, uluslararası korumanın içini boşaltmak için kullandıkları yönünde önemli eleştiriler bulunmaktadır.

Türkiye’nin kitlesel göçler ve geçici korumaya ilişkin daha önce yasal bir düzenlemesi bulunmazken 4 Nisan 2013 tarihinde kabul edilen 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunun 91. Maddesi ile “geçici koruma” statüsü tanımlanmıştır. Ancak bu kişilerin hak ve yükümlülükleri 22 Ekim 2014 tarihinde Resmi Gazete Bakanlar Kurulu kararı ile yayınlanan Geçici Koruma Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. Yönetmelikte geçici koruma statüsünün ne kadar süreyle devam edeceği yönünde bir süre sınırı bulunmamakta, konu Bakanlar Kurulu kararlarına bırakılmaktadır. Yine geçici koruma süresi içinde uluslararası koruma sağlayan şartlı mülteci ya da ikincil koruma statüsü için başvuruda bulunulabileceği ancak bu başvuruların geçici koruma süresince sonuçlandırılmayacağı belirtilmektedir.

Bilindiği gibi uluslararası koruma sağlayan statülerden birine sahip olan kişilerden herhangi bir sağlık güvencesi olmayan ve ödeme gücü bulunmayanların, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümlerine tabi olacağı düzenlenmiştir. Genel sağlık sigortasından faydalanacak kişilerin primlerinin ödenmesi için Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesine ödenek konulacağı, primleri Genel Müdürlük tarafından ödenenlerden ödeme gücü olanlardan ödeme güçlerine göre primin tamamı veya belli bir oranının talep edileceği belirtilmiştir.

Geçici koruma statüsü ise yukarıda belirtildiği üzere uluslararası koruma statüsü olmayıp bu statüye geçiş aşaması, ara aşama olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle de sağlık hizmetleri yönünden yukarıda belirtilen kapsamda yer almamaktadır. Geçici Koruma Yönetmeliğinin 20. Maddesinde geçici koruma sevk merkezine gelen yabancılardan acil sağlık hizmetine ihtiyacı olduğu değerlendirilenlere bu hizmetin öncelikli olarak sağlanacağı, kamu sağlığını tehlikeye düşürebileceği gözlemlenen yabancıların, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenecek usul ve esaslara göre sağlık kontrolünden geçirileceği ve ihtiyaç duyulması halinde konuyla ilgili gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilmiştir.

Yönetmelikte Kitlesel olarak göç eden ve geçici koruma statüsünde kabul edilen yabancıların önce kayıt işlemlerinin yapılacağı, kayıt işlemleri tamamlananlara valilikler tarafından geçici koruma kimlik belgesi ile yabancı kimlik numarası verileceği düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 26. Maddesinde geçici korunanlara sağlanacak hizmetler belirtilmiştir. Bu kapsamda sağlık, eğitim, iş piyasasına erişim, sosyal yardım ve hizmetler ile tercümanlık ve benzeri hizmetlerin “sağlanabileceği” belirtilmiştir. Bu “sağlanabilir” cümlesi bir zorunluluğu ifade etmemekle birlikte devletin olanaklarını en üst düzeyde organize edip sağlamaya gayret etmesi yükümlülüğü şeklinde anlaşılması gerekir.

Sağlık hizmeti konusunda Yönetmelik hükümlerinde birkaç noktaya dikkat çekmekte yarar görüyoruz. Birincisi acil sağlık hizmetleri ve kamu sağlığını tehlikeye sokan bulaşıcı hastalıklar dışında kalan sağlık hizmetlerinin geçici korumaya tabi yabancılara sağlanması mutlak bir zorunluluk olarak düzenlenmemiştir. Acil sağlık hizmetleri ve temel sağlık hizmetleri dışında kalan sağlık hizmetleri nedeniyle geçici korumaya tabi kişilere verilen hizmetlerden katkı payı alınabileceği düzenlenmiştir. Aşılar dışında kalan sağlık hizmetlerine ilişkin olarak Sosyal Güvenlik Kurumunca bedeli karşılanmayan sağlık hizmetleri kapsamında sağlık hizmeti verilemeyeceği belirtilmiştir. Acil ve temel sağlık hizmetleri dışında kalan sağlık hizmeti bedelleri, Sağlık Bakanlığı kontrolünde, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından genel sağlık sigortalıları için belirlenmiş olan sağlık uygulama tebliğindeki bedeli geçmeyecek şekilde AFAD tarafından ödenecektir. Özel sağlık kuruluşları tarafından verilecek sağlık hizmet bedelleri ödenmeyecektir. Sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığının kontrolü ve sorumluluğunda yürütülecektir. Sağlık hizmetlerine ilişkin madde ile kitlesel sığınmacılara ilişkin Birleşmiş milletler rehber ilkeleri yazımızın bitiminde bir bütün olarak yer almaktadır.

Her ne kadar kitlesel göçlerde Mültecilerin Statüsü İle İlgili Uluslararası Sözleşme kapsamında mültecilere tanınan düzeyde bir korumayı içermediği belirtilse de; hem iç hukukumuzda hem de uluslararası hukukta yer alan düzenlemelerin ülkemize sığınmak zorunda kalan insanlara sağlık hizmetlerinin verilmesini zorunlu kıldığı düşünülmektedir. Birkaçına değinmek gerekirse; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının temel haklara ilişkin hükümleri yalnızca vatandaş olanları değil ülkemizde bulunan bütün insanları kapsamaktadır. Örneğin Anayasa’nın 10. Maddesindeki eşitlik ilkesinde “herkes”in eşit olduğu, 17. Maddesinde “ herkesin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahip olduğu” 56. Maddesinde “herkesin dengeli ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına” sahip olduğu belirtilmektedir. Anayasanın 16. Maddesinde ise “Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir” düzenlemesi bulunmaktadır. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi başta olmak üzere pek çok uluslararası sözleşmede kabul edildiği üzere yaşam hakkı bütün insanların temel hakkıdır. Sağlık hakkı da yaşam hakkının kopmaz bir parçası ve bütünleyicisidir.

Bu kapsamda Suriye’den ülkemize sığınmak zorunda kalan insanlara gereksinim duydukları sağlık hizmetlerinin verilmesi hem Türkiye’nin hem de uluslararası camianın insani temel bir yükümlülüğüdür. Toplantılarda Türkiye’nin 2011 yılından itibaren Suriye’den gelen insanlara yönelik kurulan kampları Birleşmiş Milletler denetimine açmaması, bu insanlara verdiği statüyü açıklamaması, konuya ilişkin çıkardığı yönergeyi gizli tutması ve bu kişilerin ihtiyaçlarını karşılama konusunda Birleşmiş Milletlerden yardım istememesi nedeniyle uluslararası camianın bu sürece şüphe ve kaygı ile baktığı, gelinen nokta da yardım istendiğinde ise bu süreç nedeniyle yardım konusunda isteksiz davrandığı yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır.

Ancak anlaşılan odur ki bir taraftan ülkemizdeki uygulamaların şeffaflaştırılması için çaba göstermek, diğer taraftan 663 sayılı KHK ve Geçici Koruma Yönetmeliği ile sağlık hizmetlerinin yürütülmesinin sorumluluğunun Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğuna verildiğini gözeterek Bakanlığı yönetmelik hükümleri uyarınca uygulama işlemlerini açık hale getirmesi, tereddütleri gidermesi yönünde adım atması için girişimleri yürütmek ve son olarak da uluslararası camiayı bu düzeyde büyük bir göçün doğurduğu sağlık sorunlarına ilişkin yükün paylaşılması konusunda bilgilendirmek gerekli olabilir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla. 29.10.2014

Av. Ziynet Özçelik

 

Sağlık hizmetleri

MADDE 27- (1) Aşağıda belirtilen sağlık hizmetleri geçici barınma merkezlerinin içinde ve dışında Sağlık Bakanlığının kontrolü ve sorumluluğunda yapılır veya yaptırılır.

a) Sağlık hizmetlerini yürütmek üzere sürekli faaliyet gösterecek sağlık merkezleri kurulabilir. Sağlık merkezinin bulunması halinde, yeterli sayıda ambulans ve sağlık personeli bulundurulur.

b) Temel ve acil sağlık hizmetleri ile bu kapsamdaki tedavi ve ilaçlardan hasta katılım payı alınmaz.

c) İkinci ve üçüncü basamakta sunulan sağlık hizmetleri de dâhil olmak üzere, sağlık hizmeti bedelleri; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından genel sağlık sigortalıları için belirlenmiş olan sağlık uygulama tebliğindeki bedeli geçemez.

ç) Sunulan sağlık hizmeti bedeli, Sağlık Bakanlığı kontrolünde, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından genel sağlık sigortalıları için belirlenmiş olan sağlık uygulama tebliğindeki bedeli geçmeyecek şekilde AFAD tarafından ödenir.

d) Geçici korunanlar acil ve zorunlu haller dışında, özel sağlık kuruluşlarına doğrudan başvuramazlar.

e) Bulaşıcı hastalık riskine karşı gerekli tarama ve aşılar yapılarak her türlü önlem ve tedbir alınır.

f) Üreme sağlığıyla ilgili olarak yetkili personel tarafından bilgilendirme yapılır ve destek faaliyetleri yürütülür.

g) Kişisel veya toplu kullanım alanlarının sağlığa uygunluğu kontrol edilerek, tespit edilen aksaklıkların giderilmesi ve geçici barınma merkezlerinin bulunduğu çevre koşullarının sağlık açısından uygun hale getirilmesi sağlanır.

ğ) Geçici korunanlar arasında madde bağımlılığı veya psikolojik sorunları olduğu tespit edilenler hakkında sağlık kurumuna nakli de içerebilecek şekilde gerekli tedbirler alınır.

h) Çocuklara yönelik gerekli aşıların yapılması amacıyla gerekli tedbirler alınır.

ı) Barınma merkezleri oluşturulurken gerekli olan uygun fiziki donanım kurulur ve Sağlık Bakanlığına teslim edilir.

(2) Geçici korunanlara sağlık hizmetlerine ilişkin olarak yapılan yardımlar Sağlık Bakanlığı koordinasyonunda yürütülür.

(3) Aşı ile koruyucu sağlık hizmetleri sunumunun gecikmeksizin ve sürekli uygulanabilmesi için geçici korunanların kimlik beyanı ve tespiti yapılarak, adres değişiklikleri ivedilikle Sağlık Bakanlığına bildirilir.

(4) Sınırı ilk geçişlerinde ve acil durumlarda, henüz kayıt işlemlerini tamamlamamış olan bu Yönetmelik kapsamındaki yabancılara, sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri için kimlik bilgilerine göre işlem yapılır.

(5) Geçici korunanlara sağlanacak psiko-sosyal hizmetler, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından 3/1/2014 tarihli ve 28871 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Türkiye Afet Müdahale Planında da belirtilen geçici korunanlara sağlanacak psiko-sosyal hizmetlerde destek çözüm ortakları ile yürütülür.

(6) Bu madde kapsamında sağlanacak temel ve acil sağlık hizmetlerine karşılık olarak sağlık hizmet sunucularına bir bedel ödenmesinin zorunlu olması halinde; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından genel sağlık sigortalıları için belirlenmiş olan birim fiyatları geçecek veya daha düşük iskontoyu içerecek şekilde fiyat uygulaması yapılamaz. Aşılar hariç olmak kaydıyla bu madde kapsamına girenlere Sosyal Güvenlik Kurumunca bedeli karşılanmayan sağlık hizmetleri kapsamında sağlık hizmeti verilemez.

1981 (Yürütme Komitesi – 32. Oturum)

No: 22 (XXXII) KİTLESEL SIĞINMA DURUMUNDA SIĞINMACILARIN KORUNMASI*

Yürütme Komitesi,

21-24 Nisan 1981’de Cenevre’de toplanmış olan Uzmanlar Grubu’nun kitlesel sığınma durumlarında geçici sığınma konusundaki raporunu memnuniyetle karşılayarak kitlesel sığınma durumlarında sığınmacıların korunması ile ilgili olarak aşağıdaki kararları almıştır.

I. Genel

1. Mülteci sorunu, dünyanın farklı yerlerinde ve özellikle de gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkan artan sayıdaki kitlesel sığınma durumları nedeniyle daha da kronikleşmiştir. Söz konusu kitlesel sığınmanın bir bölümünü oluşturan sığınmacılar arasında, Mültecilerin Statüsüne ilişkin 1951 Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin ya da 1967 Protokolünün kapsamına giren mülteciler ya da harici saldırılar, işgal, yabancı ülke tahakkümü ya da menşe ülkelerinin bir bölümü ya da tamamında ya da milliyetleri bağlamında kamu düzenini ciddi anlamda bozan olaylarla karşı karşıya kalarak o ülke dışında sığınma aramak zorunda bırakılan kişiler bulunmaktadır.

2. Bu tür kitlesel sığınmaların bir bölümünü oluşturan sığınmacılar, gönüllü geri dönüş, bölgesel yerleşme ya da üçüncü bir ülkede yerleşme yoluyla kalıcı çözümler bulma konusunda genellikle zorluklarla karşılaşmaktadır. Kitlesel sığınma genelde Devletler için ciddi sorunlar yaratmaktadır; bu da bazı Devletlerin, kalıcı çözümler bulma konusunda çok kararlı davranmasına rağmen, bu tür kişilerin sığınma taleplerini kabul ederken kendi sınırları içinde onlara devamlı oturma hakkı tanımamalarına neden olmaktadır.

3. Bu nedenle sığınmacıların kitlesel sığınma durumlarında tamamiyle korunabilmesi, kalıcı bir çözüme yönelik düzenlemelerden önce bu kişilere yapılacak muamelelere ilişkin minimum temel standartların yeniden onaylanması ve çok sayıda sığınmacıyı kabul eden ülkelere yardımcı olmak amacıyla uluslararası dayanışma ve sorumluluk paylaşımı bağlamında etkin düzenlemeler yapılması mutlaka gereklidir.

II. Koruma tedbirleri

A. Kabul etme ve zulüm riski olan yere geri göndermeme

1. Kitlesel sığınma durumlarında, sığınmacıların, ilk sığınma talebinde bulundukları Devlet tarafından kabul edilmeleri gerekir; söz konusu Devlet onlara sürekli sığınma hakkı tanımayacaksa, en azından geçici sığınma vermeli ve aşağıda açıklanmış ilkeler doğrultusunda korunmalarını sağlamalıdır. Sığınmacıların, ırk, din, politik görüş, milliyet, menşe ülke ya da fiziksel yetersizlikler konusunda herhangi bir ayrım yapılmaksızın kabul edilmesi sağlanmalıdır.

2. Her tür durumda zulüm riski olan yere göndermeme temel ilkesi (sınırdan geri çevirme yapılmaması da dahil olmak üzere) titizlikle gözetilmelidir.

B. Kesin bir çözüme yönelik düzenlemeler yapılmadan önce bir ülkeye geçici olarak kabul edilmiş olan sığınmacılara yapılacak muamele

1. Mültecilerin Statüsü ile ilgili 1951 Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 31. Maddesinde, herhangi bir ülkeye izinsiz giriş yapmış olan ya da o ülkedeki durumu henüz belli olmayan mültecilere yapılacak muamele ile ilgili hükümler bulunmaktadır. Ancak söz konusu Maddede tanımlanmış olan standartlar, kitlesel sığınma durumunda sığınmacıya yapılacak muamele konusundaki tüm ayrıntıları içermez.

2. Bu nedenle, kesin bir çözüme yönelik düzenlemelerin yapılmasını beklediği sırada, sığınma talepleri geçici olarak kabul edilmiş olan sığınmacılara aşağıdaki minimum temel insani standartlara uygun olarak davranılması çok önemlidir:

(a) bu tür kişiler, sadece ülke içinde yasa dışı bir biçimde bulundukları düşünüldüğü için cezalandırılmamalı ya da kendilerine kötü bir biçimde davranılmamalı; kamu sağlığı ve kamu düzeni yararına olmadıkça hareketleri hiçbir şekilde kısıtlanmamalıdır;

(b) bu tür kişiler, özellikle İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde belirtilmiş olan ve uluslararası bağlamda kabul gören temel kişisel haklardan yararlanabilmelidir;

(c) bu tür kişiler tüm gerekli yardımları almalı; yiyecek, barınak ve temel temizlik ve sağlık koşulları da dahil olmak üzere temel yaşam ihtiyaçları karşılanmalıdır; bu anlamda uluslararası topluluk, uluslararası dayanışma ve sorumluluk paylaşımı ilkelerine bağlı kalmalıdır;

(d) bu tür kişilere, trajik durumları özel anlayış ve sempati gerektiren kişiler olarak davranılmalıdır. Zalimce, insanlık dışı ya da onur kırıcı muameleye maruz bırakılmamalıdır;

(e) bu tür kişiler ırk, din, politik görüş, milliyet, menşe ülke ya da fiziksel yetersizlikler bağlamında hiç bir ayrıma tabi tutulmamalıdır;

(f) bu tür kişiler, mahkemelere ve diğer yetkili idari makamlara serbestçe erişme hakkına sahip kişiler olarak, hukukça tanınmalıdır;

(g) sığınmacıların yerleşeceği alanlar, kendilerini kabul eden Devletin güvenlik ihtiyaçlarının yanı sıra, söz konusu kişilerin güvenlik ve esenlikleri de göz önüne alarak belirlenmelidir. Sığınmacılar, menşe ülkelerinin sınırlarından olabildiğince makul uzaklıkta bulunan bir yere yerleştirilmelidir. Kendi menşe ülkeleri ya da diğer Devletler aleyhinde yıkıcı faaliyetlerde yer almamalıdırlar;

(h) aile bütünlüklerine saygı gösterilmelidir;

(i) akrabalarının bulunabilmesi için gerekli tüm yardımlar yapılmalıdır;

(j) reşit olmayan ve yanlarında refakatçileri bulunmayan çocukların korunması amacıyla uygun düzenlemeler yapılmalıdır;

(k) mektup gönderme ve alma uygulamasına izin verilmelidir;

(l) arkadaş ve akrabalardan maddi yardım alınmasına izin verilmelidir;

(m) mümkün olduğu takdirde, doğum, ölüm ve evlilik kayıtlarının tutulabilmesi için uygun düzenlemeler yapılmalıdır;

(n) tatminkar ve kalıcı bir çözüm elde edebilmeleri amacıyla bu kişilere her tür olanak tanınmalıdır.

(o) bulundukları topraklara getirmiş oldukları mal varlıklarını kalıcı çözüm elde ettikleri ülkeye götürme hakları bulunmalıdır;

(p) gönüllü geri dönüşün sağlanabilmesi için gerekli tüm girişimlerde bulunulmalıdır,

III. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile işbirliği

Sığınmacılar, BMMYK Ofisi ile görüşebilmelidir. BMMYK’nın da sığınmacılara erişebilmesi sağlanmalıdır. BMMYK, ayrıca, uluslararası koruma işlevini uygulama olanağına da sahip olmalı ve başvuru noktasına ya da diğer mülteci merkezlerine gelen kişilerin esenliğini denetlemesine izin verilmelidir.

IV. Uluslararası dayanışma, sorumluluk paylaşımı ve Devletlerin görevleri

(1) Kitlesel bir akın bazı ülkeler üzerinde aşırı ağır bir yük oluşturabilir; kapsamı ve yapısı bakımından uluslararası nitelik taşıyan tatminkar bir çözüm, uluslararası bir işbirliği olmaksızın elde edilemez. Devletler, uluslararası dayanışma ve sorumluluk paylaşımı ilkeleri dahilinde, kitlesel sığınma sırasında sığınmacıları kabul etmiş Devletlere, kendi istekleri üzerine yardım etmek amacıyla gereken tüm tedbirleri almalıdır.

  1. Bu tür eylemler, bölgesel ya da evrensel düzeyde iki taraflı ya da çok taraflı olarak ve gerektiğinde BMMYK ile işbirliği içinde gerçekleştirilmelidir. Temelde, bölgesel bağlamda uygun bir çözüm bulma olasılığı üzerinde durulmalıdır.

(3) Sorumluluk paylaşımı ile ilgili eylemler uygun olduğu biçimde, gönüllü geri dönüşü, alıcı ülkede bölgesel yerleşimi özendirmek, üçüncü ülkelerde yeniden yerleşme olanağı sağlamak gibi uygulamalara yönlendirilmelidir.

(4) Bu tür sorumluluk paylaşımı düzenlemeleri kapsamında alınması gereken önlemler, söz konusu duruma göre kabul edilmelidir. Bunlar arasında, gerekli olduğu üzere, acil durum yardımı, mali ve teknik yardım, ayni yardım, ya da kesin çözümler bulunana kadar ve gönüllü geri dönüş ya da yöresel yerleşmenin öngörülemediği durumlarda, kalıcı çözümler bulunana değin acil durum safhasından sonra da sürecek daha kapsamlı mali ve diğer tür yardımların hazırlanması ve sığınmacılara, kendilerine uygun bir kültürel çevrede yeniden yerleşme olanaklarının sağlanması yer almalıdır.

(5) Gerekli fon ve diğer maddi ve teknik yardımın hemen sağlanabilmesi için, mümkünse devamlı olarak, mevcut mekanizmanın güçlendirilmesine ve uygun olduğu durumlarda yeni düzenlemelerin yapılmasına özen gösterilmelidir.

(6) Hükümetler, uluslararası bir dayanışma ruhu içinde, sığınmacıların kitlesel sığınmaya yönelmesine neden olan unsurların olabildiğince ortadan kaldırılması ve bu tür sığınmaların meydana geldiği yerlerde gönüllü geri dönüşe uygun koşulların sağlanması için çalışmalıdır.

No: 67 (XLII) – 1991

BİR KORUMA DÜZENLEMESİ OLARAK YENİDEN YERLEŞİM (ÜÇÜNCÜ BİR ÜLKEYE YERLEŞİM)

(u) Sayısı gün geçtikçe artmakta olan kitlesel akımların çözümlenebilmesinin, ilgili Devletlerin çıkarlarını, bireylerin hak ve isteklerini dengeleyen ve gerektiğinde BMMYK’yı geçici koruma ve sorumluluk paylaşımı ile ilgili düzenlemeleri içeren çözüm yönelimli yeni yaklaşımlar bulmak amacıyla diğer Devlet ve ilgili organizasyonlarla çalışmaya iten kapsamlı bir eylem planının ayrılmaz bir parçası haline gelmesi durumunda çok daha kolaylaşacağını kabul etmektedir;

Yüksek Komiser’in ve Devletlerin, ülkelerinden kitleler halinde kaçmak zorunda kalan ve uluslararası korumaya ihtiyaç duyan kişiler bağlamında uygun bir çözüm tanımlaması yapılmadan önce geçici koruma gibi çeşitli sığınma stratejilerini incelemeye devam etmelerini desteklemekte ve Yürütme Komitesi’nin Geniş Ölçekli (Kitlesel) Sığınma Durumlarında Sığınmacıların Korunması ile ilgili 22 (XXXII) No’lu Kararı’nın önemini yeniden gündeme getirmektedir;

Yüksek Komiser tarafından Eski Yugoslavyadaki İnsani Krize Kapsamlı Tepki bağlamında, güvenlik içinde olma, temel insan haklarına saygı, zulüm riski olan yere geri göndermeye karşı korunma, koşullar izin verdiğinde menşe ülkesine güvenlik içinde geri dönme olarak tanımlanmış olan geçici korumanın, geniş ölçekli sığınma koşullarında çatışma veya zulüm durumu söz konusu olduğunda uluslararası korumayı geçici bir şekilde sağlamanın pragmatik ve esnek bir yolu olarak bir değer taşıdığını kaydetmektedir;

No. 74 (XLV) –1994

ULUSLARARASI KORUMA KONULU GENEL KARAR

Koruma Kararı (m) (1993) uyarınca, bölgesel anlamda kapsamlı bir şekilde önleme, koruma ve çözüm oluşturma konusunda Yüksek Komiser’in bir sığınma stratejisi olarak geçici koruma sağlamanın yollarını araştırmasını memnuniyetle karşılamakta ve bu konuda ilgili Hükümetler arasında daha ileri görüşmeler yapılarak, geçici korumanın süresi konusunun da ele alınmasını beklemektedir;

(t) Geçici korumadan yararlananların 1951 Sözleşmesi ve 1967 Protokolü’nün hükümleri gereğince mülteci niteliği taşıyan kişiler ve bu niteliği taşımayan kişiler olabileceğini ve Devletler ile BMMYK’’ın geçici koruma sağlarken bu düzenlemelere göre mültecilere sağlanan korumayı azaltmaması gerektiğini belirtmektedir;

(u) BMMYK’yı, ilgili Hükümetlerle yakın işbirliği içinde çalışarak, geri dönmenin en uygun çözüm olarak değerlendirildiği durumlarda, gönüllü geri dönüş konusunda ve uluslararası koruma ihtiyacı ortadan kalktıktan sonra güvenli geri dönüş konusunda tavsiyelerde bulunmak da dahil olmak üzere, geçici koruma ve geri dönüşe yönelik diğer sığınma biçimlerinin uygulanması konusunda rehberlik sağlamaya ve bu rehberlik çalışmalarını koordine etmeye davet etmektedir;

1980 (Yürütme Komitesi – 31. Oturum)

No: 19 (XXXI) GEÇİCİ SIĞINMA*

Yürütme Komitesi,

(a) Zulüm riski olan yere geri göndermemeye ilişkin insani yasal ilkenin her tür kitlesel sığınma bağlamında titizlikle gözlemlenmesi yönündeki temel gereksinimi yeniden onaylamıştır:

(b) Yürütme Komitesi’nin otuzuncu oturumunda geçici sığınma sorunu ile ilgili olarak verilen kararları yeniden ele almış ve özellikle de şu noktaların üzerinde durmuştur:

(i) kitlesel sığınma durumunda sığınmacıların her zaman için en azından geçici sığınma alabilmesi; ve

(ii) coğrafi konum ya da başka nedenlerden dolayı kitlesel sığınma ile karşı karşıya bulunan Devletlerin, gerekli olduğu takdirde ve ilgili Devlet’in talebi üzerine, diğer Devletlerden sorunu eşit olarak paylaşma ilkesi doğrultusunda acilen yardım alabilmesi;

(c) Kitlesel sığınmanın söz konusu olduğu durumlarda yoğun biçimde yapılan geçici sığınma uygulamasına dikkat çekmiştir;

(d) Mültecilerin Statüsüne ilişkin 1951 Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin, 1967 Protokolünün ve Ülkesel Sığınmaya ilişkin 1967 Birleşmiş Milletler Bildirgesinin hükümlerinin temel önemini ve kitlesel sığınmaya maruz kalan ülkelerde bu hükümlerin uygulanması ile ilgili olarak BMMYK’dan devamlı tavsiye alınması gereksinimini vurgulamıştır;

(e) Geçici sığınmanın istisnai özelliğini ve kendisine geçici sığınma hakkı verilen kişilerin temel insani davranış standartlarından yararlanabiliyor olmaları gerektiğini vurgulamıştır;

(f) Geçici sığınma hakkı tanınmasının yapısının, işlevinin ve uygulamasının tanımlanmasına duyulan ihtiyaç üzerinde durmuştur;

(g) Geçici sığınma uygulamasının yeterli ölçüde incelenmediği ve bu hususun, özellikle (i) mültecilerin kabulü konusundaki usuller, (ii) kalıcı bir çözüm gerektiren statüler, (iii) sorumluluk paylaşımı da dahil olmak üzere uluslararası dayanışma açısından geçici sığınma uygulamaları gibi unsurlar bağlamında daha ayrıntılı bir biçimde ele alınması gerektiği üzerinde durmuştur;

(h) Yüksek Komiser’den geçici sığınmayı, kitlesel sığınma yüzünden ortaya çıkan sorunlar kapsamında tüm yönleri ile incelemek üzere en kısa zamanda uzmanlardan oluşan bir temsilciler grubu oluşturması ve gruba tüm gerekli yardımı sağlaması yönündü talepte bulunmaya karar vermiştir.

* ULUSLARARASI MÜLTECİ KORUMASI İLE İLGİLİ BÜTÜN’ÜN ALT KOMİTESİ’NİN TAVSİYESİ ÜZERİNE YÜKSEK KOMİSERLİK PROGRAMININ YÜRÜTME KOMİTESİ TARAFINDAN ONAYLANMIŞ OLAN KARAR.

* ULUSLARARASI MÜLTECİ KORUMASI İLE İLGİLİ BÜTÜN’ÜN ALT KOMİTESİ’NİN TAVSİYESİ ÜZERİNE YÜKSEK KOMİSERLİK PROGRAMININ YÜRÜTME KOMİTESİ TARAFINDAN ONAYLANMIŞ OLAN KARAR.

Comments are closed.