Konak İlçesinde Basmane Meydanı ve Çevresindeki Bölgede 16.08.2015 Tarihinde Yapılan Bölge ve Aile Tanılaması ve İhtiyaç Belirleme Çalışması
Halkların Köprüsü Derneği’nin örgütlediği ve İnsan Hakları Derneği, İzmir’de Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği’nin katkı sunduğu saha taraması sağlıkçı, çevirmen, raportörlerden oluşan 20 kişilik bir ekiple bir gün içerisinde gerçekleştirilmiştir.
A- Bölgenin fiziki yapısı
- Yol yapısı, ulaşım koşulları, yerleşim özellikleri:
Bölgede İzmir’e savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalan aileler dağınık olarak yerleşmiş durumdadır Yerleşim şehir merkezinde anayol arterlerinin olduğu sokak araları, camii avlusu, fuar park alanı çevresi gibi konut dışı alandadır.
- Barınma Koşulları
Barınma ihtiyacını karşılamak için mevcut şartlar sert sokak zemini üzerine serilen kartonlar ve sınırlı sayıdaki battaniye, yorgan, yastıktan ibarettir. Banyo, tuvalet, temiz su erişimi yoktur. Tuvalet ihtiyacı cami avlusunda ücretli (1 TL) ve hijyenik açıdan kötü durumda olan tuvalet aracılığıyla giderilmektedir. Çevredeki binlerce sığınmacı tek bir tuvaleti kullanmaktadır. Tuvaletin ücretli olması nedeniyle insanların bir kısmı tuvalet ihtiyacını gidermek için açık alanı kullanmaktadır. Banyo gereksinimini karşılayacak bir yer yoktur, insanlar banyo yapmamaktadır.
B- Bölgenin Sosyo-Demografik Yapısı
- Nüfus: Taramada 41 aileye ulaşılmış ve 207 kişiye tarama yapılmıştır. 0-1 yaş arası 22 bebek (7K, 11E), >1-5 yaş arası 55 çocuk (30K, 29E), 15-49 yaş arası 42 kadın tespit edilmiştir.
- Nüfus hareketliliği: Suriye’nin Halep, İdlib, Şam, Deraa, Deyrezor, Rakka, Kobani bölgelerinden, 1-75 gün aralığında değişmek üzere çoğunluğu 7-15 gün önce gelmiştir.
Çoğu Türkiye üzerinden Yunanistan’a ve oradan da Almanya, İsviçre, Hollanda başta olmak üzere Avrupa’ya gitmek istemektedir. Az da olsa bir kısmı iş bulup Türkiye’de yaşamayı ya da Suriye’ye geri dönmeyi istemektedir. Mülteci kampına gitmek isteyen kimse yoktur.
- İş, gelir, ev ve iletişim olanakları: Türkiye’de yaptıkları gelir getirici bir iş yoktur. Birikmiş paraları ile geçinmekteler. Bir kısmında cep telefonu vardır, iletişim olanağı cep telefonundan ibarettir.
C- Sağlık Durumu
Sağlıklı suya erişim ve dengeli ve düzenli beslenmenin önünde engeller vardır. İçme suyu paketli pet şişelerden ya da musluktan tedarik edilmektedir. Yemekler maddi koşullara göre etraftaki lokantalardan, marketlerden alınmaktadır. Özellikle bebek ve çocuklarda olmak üzere beslenme koşulları dolayısıyla yaygın olarak ishal-kabızlık vakaları görüldüğü gözlenmiştir.
Bebeklerin bağışıklaması hiç yapılmamış ya da eksik yapılmıştır. Düzenli bebek izlemi yapılmamaktadır. Beslenme eksikliği olan bebekler vardır.
Taramada sözel olarak tespit edildiği kadarıyla 2 ay- 8 ay arasında olmak üzere 6 gebe bulunmaktadır. Gebelerin takipleri hiç yapılmamış ya da eksik yapılmıştır. Düzenli gebe izlemi yapılmamaktadır. 15-49 yaş kadın izlemi yapılmamaktadır.
Taramada çocuklarda ÜSYE, ASYE, bronşit, ishal, impetigo, uçuk, uyuz gibi hastalıklar yaygın olarak tespit edilmiştir. Bu çocukların sağlık hizmetine erişim ve tedavi olanakları yoktur.
Kronik hastalık yükü açısından taranan toplulukta hipertansiyon, gastroenterit, kolit öne çıkan hastalıklardır. Toplulukta romatolojik hastalığı olanlar vardır. Kronik hastalık takibi yapılmamaktadır.
İlaca erişim eczaneden ücret karşılığı alınanların dışında yoktur.
D- Toplumun Geçmişi ve Kültürel Özellikleri
- Sağlıkla ilgili olaylar: Ziyaret edilen tüm aileler savaş ve göç yaşamıştır.
- Sağlığı etkileyen olaylar: Kimlik kartı olmayan kişiler var. Kimlik kartı olanlar güvenlik, geri gönderilme korkusu nedeniyle sağlık hakkına erişim için kartını kullanmamaktadır.
- Sağlık olanaklarından yararlanma durumu: Dil problemi, sağlık hizmeti için nereye başvuracağını bilmeme, güvenlik endişesi nedeniyle sağlık hizmeti alamamaktadırlar.
Sonuç-Öneriler:
Saha araştırmasını sağlık durum tespiti ve konuyla ilgili Türkiye’nin sorumlulukları bağlamında ele aldığımızda sonuç ve önerilerimiz aşağıdaki gibidir:
Tarama yapılan bölgede hijyen şartlarının sağlık açısından uygun olmaması ciddi bir sorun olarak ortada durmaktadır. Tuvalet koşullarının hijyenik olmaması, yaşanılan çevreye dışkı ve idrar yapılması fekal oral bulaşla geçen bulaşıcı hastalıklar açısından üzerinde önemle durulması gereken bir sorundur. Hep A,E etmenleriyle viral hepatitler, E. coli, salmonella gibi bakteriyolojik etmenlerle gastroenterit salgınları, enterobius vermicularis, ascaris lumbricoides gibi bağırsak paraziti salgınları önümüzdeki dönemde bölgede olası bulaşıcı hastalıklar olarak görülebilecektir. Olası salgın tabloları sadece sığınmacıları değil bir bütün olarak Basmane bölgesinde yaşayan halkı etkileyecektir. Sığınmacıların banyo yapacak koşullarının olmaması da özellikle uyuz, impetigo, mantar gibi deri hastalıkları, vajinit, sistit olmak üzere pek çok bulaşıcı-bulaşıcı olmayan hastalığa zemin hazırlamaktadır. Yine barınma koşulları içinde ele alınabilecek bir nokta sığınmacıların sert, soğuk zeminde yatıyor olmasıdır. Bu koşullar ergonomik olmaması nedeniyle bağlı kas iskelet sistemi sorunlarına neden olabilecektir. Öte yandan Suriye’de sosyal hayatları, gelir getiren bir meslekleri varken şimdi tüm günlerini insan tacirleri aracılığıyla Avrupa’ya umut yolculuğu için bir haber beklemekle geçiren sığınmacılar ciddi psikolojik risk altındadırlar. Anksiyöz ruh hali gözlenen toplulukta ilerleyen zamanlarda depresyon, anksiyete bozukluğu, şiddet eğilimi gibi tabloların artması olasıdır.
Suriyeliler aile hekimine kayıtlı olmadıkları için bebek izlemi, gebe izlemi, 15-49 yaş kadın izlemi, kronik hastalık izlemi ve bulaşıcı hastalık izlemi hizmetlerinden yararlanamamaktadırlar. Kimliği olmayan Suriyeliler kayıt dışı duruma düşmektedir. Kimliği olanlar ise aile hekimlerinin dinamik ve sirküle bir topluluk olan Suriyelileri takip açısından zor bulmaları sebebiyle bir aile hekimine kaydolmakta zorlanmaktadır.
Tarama sonuçları Türkiye’nin imzaladığı hukuki metinler çerçevesinde değerlendirildiğinde:
Türkiye Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1967 Protokolüyle değişik 28.7.1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi’ne taraftır. Sözleşme hükümlerinin uygulanması kapsamında çıkarıldığı belirtilen 4 Nisan 2013 günü kabul edilen 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda sığınan insanlara sağlanacak koruma için önce ikili bir ayrım yapılmaktadır;
1) Sınırlarda, sınır kapılarında ya da Türkiye içinde yabancıların münferit koruma talepleri üzerine sağlanacak “uluslararası koruma”,
2) Ayrılmaya zorlandıkları ülkeye geri dönemeyen ve kitlesel olarak Türkiye’ye gelen yabancılara acil olarak sağlanacak “geçici koruma”
Türkiye, Suriye’den gelen insanları “geçici koruma” statüsünde kabul etmektedir. Sağlıkla ilgili 9.9.2013 gün ve 2013/8 sayılı Başbakanlık AFAD genelgesinde “Suriyeli misafirler”den söz etmekte sağlık giderlerinin kişilerin kayıtlı bulunduğu il valiliğine fatura edilmesi gerektiği bildirilmektedir.
“Türkiye’ye İltica Eden Veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye’den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar İle Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara Ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” kapsamında topluca sığınma amacıyla sınırlarımıza gelen insanlar ile mülteci statüsü verilen kişiler için; “Madde 19 – Mülteci ve sığınmacılar için sağlık fişi tanzim edilir ve bunların periyodik sağlık muayeneleri yapılır. Bulaşıcı hastalık tesbit edildiğinde, ilgili valilikçe derhal tedbir alınır ve durum ilgili makamlara bildirilir.” denmektedir.
Sağlığın sosyal belirleyicileri bağlamında (beslenme, barınma, hijyen koşulları, eğitim düzeyi vb) Suriyelilerin sağlık durumları için kapsamlı bir müdahale gerekmektedir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin ve birinci basamak sağlık hizmetinin toplum sağlığı açısından önemi göz önüne alınarak Suriyeli nüfusun ivedilikle bu hizmetlere erişebilirliği sağlanmalıdır. İltica etmek için bekleyişte olan Suriyelilerin koşullarına dair ise ayrıca aciliyetler ve alınması gereken özgün önlemlere ihtiyaç vardır. Başta tuvalet ve banyo ihtiyacının giderilmesi için tuvalet ve banyoların nüfusa uygun bir şekilde derhal tedarik edilmesi gerekmektedir. Mobil sahra tuvaletleri (50-100 kişiye en az 1 tane olacak şekilde), konteynır şeklinde banyolar fuar parkı bölgesine yerleştirilebilir. Sağlık hizmetlerine erişimin önündeki temel engel olan güvenlik ve kayıt sorununu aşmak için mobil saha sağlık hizmeti kimlik şartı aranmaksızın verilmelidir. Mobil sağlık hizmeti ile aşılama, gebe izlemi, kronik hastalık takibi, ilaç ihtiyacının belirlenmesi gibi birinci basamak sağlık hizmetleri karşılanmalıdır. Beslenme ve içme suyuna ilişkin sorunları çözmek üzere yerel belediye, valilik gibi yönetim mekanizmalarının organize edeceği denetlenen sağlıklı beslenme koşullarını sağlamaya yönelik adımlar atmalıdır. Temel insan hakkı ve sağlığın temel belirleyicilerinden olan barınma hakkı sağlanmalıdır.
Saha araştırmamızın hukuki açıdan sonuçlarını sıralamamız gerekirse;
İltica etmek üzere bekleyen Suriyeli mülteciler insani koşullardan uzak yaşamaktadır. Kampların ihtiyaçları karşılamada yetersiz olması ve kampların aile yaşantılarını devam ettirmeye elverişli olmaması sığınmacıları yaşamak için yeni yerler aramaya yöneltmektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki iltica etme hakkı en temel insan haklarından biridir.
İzmir’de yaşanan bu yoğunluk üzerine İzmir Valisi ve AFAD Başkanı tarafından yapılan açıklamaların hukuki bir dayanağı bulunmamasına rağmen açıklamalar sonrası kolluk güçleri tarafından İzmir’de Suriyeli mülteciler zor kullanılarak gözaltına alınmış, önce Atatürk Stadyumu’nun Hentbol salonuna kapatılmış, sonra otobüslere bindirilerek Mardin’deki kamplara gönderilmiştir. Suriyeli mültecilere uygulanan bu muamele hukuka aykırıdır. Herhangi bir suç işlemeyen kişilere kollukça yakalama-gözaltı işlemi uygulanması AİHM 5. Maddesi Kişi güvenliği ve özgürlüğü açısından insan hakkı ihlalidir. Ayrıca bilinmektedir ki bazı Suriyeli mülteciler kolluk tarafından zorla imzalatılan gönüllü geri dönüş belgesi ile sınır dışı edilmektedir. Oysaki gerek uluslararası sözleşmeler, gerekse Yabancıların Uluslar Arası Korunması Hakkında Kanun geri göndermeme ilkesini benimsemektedir.
Bu konuda ülkemizin de taraf olduğu Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi;
Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tâbiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade (“refouler”) etmeyecektir.
Valilik tarafından mültecilerin toplatılması gibi çözümsüz ve insan haklarına aykırı önlemler Basmane bölgesindeki mülteci sorununu çözmeye yetmemiştir. Yukarıda anlatıldığı üzere Suriyeli Mültecilerin tuvalet gibi en temel insani ihtiyacı bile karşılanmamaktadır. Oysa ki Suriyeli Mültecilerin hukuki statüsünü belirleyen Geçici Koruma Yönetmeliği’nin 26. Maddesinde; “Sağlık, Eğitim, İş Piyasasına Erişim, Sosyal Yardım ve Tercümanlık hizmetlerinin geçici koruma sahibi kişilere devlet tarafından sağlanacağı” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Ancak İzmir gibi kozmopolit bir kentte Suriyeli mültecilerin insani ihtiyaçlarının karşılanmadığı sokaklarda asgari hayat koşullarından yoksun bir şekilde yaşamaya terk edildikleri gözlemlenmiştir. Devlet kendi düzenlemiş olduğu yönetmeliğin gereklerini yerine getirmelidir. Bu kadar kitlesel bir göç topluluğunun kamp dışında da yaşayabileceği öngörülerek Basmane bölgesinde yaşayan mültecilerin ihtiyaçları Valilik ve Belediye tarafından karşılanmalıdır.
Uluslararası topluma yüzümüzü döndüğümüzde; BM’ye taraf diğer devletler ve Avrupa Birliği ülkelerine yani batı dünyasına da sorumluluk düşmektedir. Mültecilerin Avrupa’ya gitmelerinin önündeki hukuki engeller kaldırılmalı kişilerin insan tacirlerinin eline düşerek ölüm yolculuklarına çıkması önlenmelidir. Bunun için en önemli ve temel çözüm şüphesiz savaşın sonlandırılması için diplomatik ilişkilerin başlatılması olacaktır. Ancak bunun öncesinde yakıcı ve acil olan sorun; Avrupa’ya göç etmek isteyen mülteciler için güvenli yollar açılması ve kişilerin temel insani ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bu nedenlerle gelişmiş Avrupa ülkeleri tarafından daha fazla ve eşit sorumluluk alınarak savaş nedeniyle göç eden Suriyelilere mülteci statüsünün verilmesi gerekmektedir.