Avrupa Birliği’ne Sesleniyoruz: Mültecilerin Gelmesini İstemiyorsanız Savaşı Durdurun!

halklarin_koprusu529 Kasim 2015 günü hem insan hakları hem de mülteci hakları açısından kara bir gün olarak tarihe geçti.

Bu gün ‘’Batı Medeniyeti’’ tarihinde kara bir leke olarak anılacaktır.

Brüksel’de düzenlenen AB-Türkiye zirvesinde, bütün tarafların mülteciler dışında herşeyi gözettikleri  anlaşılmıştır.  Maalesef ne mülteci ölümleri durdurulabilek ne de mültecilerin korkunç yaşam koşulları düzeltilebilecektir.

Avrupa’ya mülteci geçişlerinin  nasıl engelleneceğine odaklanılan zirvede, 3 milyar avro ve  Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına AB ülkelerine vizesiz seyahat imkanı karşılığında Türkiye, Avrupa Birliği’nin esir kampı haline gelmeyi kabul etmiştir.

İmzalanan anlaşmanın özündeki çirkin pazarlığın yanısıra anlaşmanın kendisi birçok belirsizlik içermektedir. Sorunun insani çözümüne yönelik hiçbir güven vermemektedir.

 

Avrupa Birliği Türkiye’ye 3 yılda 3 milyar avro vermeyi vaat etti. Bu paranın kaynağı belirsizdir. Bu miktarın az bir kısmı AB bütçesinden karşılanacak, büyük bir kısmı üye ülkelerden istenecektir. Pek çok Avrupa ülkesinin buna yanaşmadığı daha şimdiden bellidir.

Öte yandan bu para ile hangi sorun, ne ölçüde çözülebilr? Gelişmekte olan ülkeler kategorisindeki Türkiye’nin tek başına  ülkedeki mülteciler için son 4 yılda 8 milyar dolar harcamış olmasına rağmen Türkiye’deki mültecilerin içinde bulunduğu devasa sorunlar göz önüne alınırsa bu paranın 3 milyon insanın sorunlarını çözmekte çok yetersiz olacağı açıktır.

Her bir illegal geçiş mülteci başına ortalama 2000 avroya mal olmaktadır. Şimdiye kadar resmi rakamlara göre 800 binin üzerinde mültecinin Avrupa’ya geçtiğini biliyoruz. İllegal geçişler 1 milyonu bulmuştur.  Çok kaba bir hesapla AB’nin mülteci bütçesi 3 yıllığına 3 milyar avro iken, uluslararası insan kaçakçılığı örgütlerinin bir yıllık cirosu 2 milyar avro!

AB kendini kandırabilir ama bu anlaşmayı insan kaçakçılarının ciddiye almayacağı açık!

Yapılan anlaşma mültecilerin Avrupa’ya geçişini engelleyemeyecek. Belki bir sure başlangıçta sayısı azalacak ama geçişler bundan sonra mülteciler için daha tehlikeli daha da pahalı olacak.

Üstelik  dünyadaki siyasi konjünktür değiştikçe ülkelerin  mülteci geçişlerine karşı tutumları da değişecektir. İnsanlık ilkeleri bir kez çirkin pazarlıklara, karşılıklı oyunlara kurban edildiğinde çürüyüp yok olacaktır. Mülteci sorunu bir şantaj aracına dönüşecektir.

Bugüne kadar resmi rakamlara göre 5000’e yakın mülteci Avrupa’nın  sınır politikalarından dolayı denizde kayboldu, yaşamını yitirdi.

Bu anlaşma geçişleri daha da zora sokacak, mültecilere zor kullanılacak, mülteciler daha çok risk alacak ve denizden geçişlerde ölüm sayısı artacaktır.

AB’nin legal yolla 400 000 mülteci alacağı söylenmektedir. Hangi ülklere? Nasıl ? Ne zaman? Neden 400 000? Hangi kriterlerle belirsizdir.

AB, Türkiye’den mültecilerle göçmenleri ayırt etmesini istemekte ve göçmen geçişlerini kabul etmeyeceğini bildirmektedir. Afganis’tan, Pakistan, Afrika kıtası, bütün ortadoğu yangın yeri iken bir insanın canını kurtarmak için savaştan kaçtıp mülteci olduğunu ya da yaşam koşullarını daha iyi hale getirmek için göç ettiğini nasıl ayırt edebilirsiniz?

Bundan şunu anlıyoruz AB mülteciler için artık ölüm yolculuğunu göze almak yetmeyecek, Avrupa’ya geçseler bile AB mülteci olarak kabul etmediği kişileri Türkiye’ye geri gönderebilecek.

Türkiye’ye verilecek 3 milyar avro karşılığında 2.5 milyon Suriyeli için yeni dev kamplar kurulacak. Oysa mültecilerin kamp yaşamını ölüm olarak Kabul ettiğini ve asla kamplarda yaşamadıklarını biliyoruz. Lübnan bakın Suriyeliler için yeni kurulmuş, bom boş hiç bir işe yaramayan devasa kampları göreceksiniz.

Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili aşamalar uzun zamandır  durdurulmuştu. Hatta üyelik dışında, imtiyazlı ortaklık gibi seçenekler pazarlık meselesiydi.

Bu büyük insanlık krizi, AB üyelik görüşmelerinde nasıl bir mülteci kozuna dönüştürebilir?

AB’nin demokrasi ve insan hakları kriterlerinin, hassasiyetlerinin boş bir söylemden ibaret olduğu bu anlaşma ile bir kez daha kanıtlanmıştır.

Avrupa Birliği’ne bu çirkin pazarlıktan dönme çağrısında bulunuyoruz.

Türkiye bugün iflas ettiği açıkça ortaya çıkmış Suriye politikaları kapsamında sınırlarını 3 milyon mülteciye açmış, topluma Suriyelilerin geçici olarak Türkiye’de kalacağı anlatılmıştır. Ama bugün bunun böyle olmadığını, Suriyelilerin onlarca yıl geri dönemeyeceğini, döndüklerinde yerle bir olmuş bir ülke ile karşılacaklarını herkes bilmektedir. Bu kriz bir jenerasyon krizidir. Türkiye’nin bu insanlara onurlu bir yaşam imkanları sunamadığı açıktır. 4 yılda 3 milyon mülteci akını alan hiçbir ülke bu yükün altından kalkamaz. Türkiye’de bu yükün altında kalmıştır, durumu örtmeye çalışmaktadır ama mülteciler korkunç gerçeği her gün yaşamaktadırlar.

Avrupa Birliği’ne 1951 Cenevre Sözleşme’sine uyma ve mültecileri şartsız bir şekilde Avrupa’ya kabul etme çağrısında bulunuyoruz. Mültecilik başvurusu temel bir insan hakkıdır. Çirkin pazarlıkların, kirli oyunların  konusu olamaz.

Türkiye dahil bütün ülkelere sesleniyoruz!

Eğer mültecilerin ülkelerinize gelmesini istemiyorsanız Suriye’deki savaşı  durdurun!

Ortadoğu’daki vekalet savaşlarınıza son verin!

 

Nasıl mı?

Nasıl başlattıysanız öyle durdurun!

 

 

Comments are closed.