Bugün 1 Mayıs, Dünyanın bütün işçileri, ezilen halkları ve mültecileri için birleşme zamanı!
Eşit işe eşit ücret için mülteci işçilere şartsız çalışma izni ve imkanı talep ediyoruz!
2016 1 Mayısı’na işçi sınıfı kazanılmış haklarına yönelik saldırılar, Ortadoğu halkları bombalar, mülteci işçiler de köle gibi çalışma şartları altında giriyor.
Mülteciler kapitalizmin yeni köleleri olarak patronlar tarafından işçi sınıfını bölmek, maliyetleri daha da düşürmek üzere ucuz emek gücüne dönüştürülüyor.
Türkiyeli işçiler patronla pazarlık gücünü kaybettikçe öfkelerini mültecilere yöneltiyor.
Türkiye’ye sığınan mültecilerin büyük bir kısmı düşük ücretler karşılığında uzun saatler ve zorlu şartlar altında, iş kazalarına karşı hiçbir sosyal güvenceleri olmadan, çoğu zaman emeklerinin karşılığını alamadan adeta köle gibi çalışmaya zorlanıyorlar. Bunun temel nedeni, eksik, yetersiz ve mültecilerin aleyhine olan mevzuat ve uygulamalardır.
Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye gelişinin üzerinden 5 yıl sonra çıkan “Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik” Suriyeli mülteci işçilerin sorunlarını çözmek için yetersiz bir adımdır.
Çalışma izninin her ilde ve her sektörde verilmemiş olması mültecilerin genelge çerçevesinde ucuz işgücü gerektiren sektör ve bölgelere itileceğini gösteriyor.
Türkiye gibi kayıt dışılık ve düşük ücretle çalışmanın yaygın olduğu bir ülkede bu düzenleme ile mültecilerin emek sömürüsünün önüne nasıl geçileceği belirsizliğini korumaktadır.
Genelgede geçici koruma sağlayan yabancı işçilerin hakları açıklıkla yer almamaktadır. İşçilerin örgütlenmesi, özlük hakları ve emeklilik olanaklarının ne olacağına yönelik planlama yapılmamıştır.
En temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılamaktan mahrum olan bu insanların Türkiye’nin politik tavrı nedeniyle mülteci statüsü alamadıkları için “geçici koruma sağlanan yabancılar” gibi muğlak tanımlamalarla iş hayatının en enformel sektörlerinde, en güvencesiz şartlarda çalışmayı kabul etmek zorunda kalmaktadırlar.
Hem kent merkezi hem de kırsaldaki Suriyeli mülteci işçilerle konuştuğumuzda emek konusuyla ilgili en çok dert yandıkları konu, işe girerken işveren ya da dayıbaşı ile anlaştıkları ücreti alamamaları veya geç almalarıdır. Maaşlarını/ücretlerini isteyen Suriyelilere ‘kapı’ gösterilmektedir.
Çalışma yaşamının Suriyeliler için nasıl bir hal aldığını iş kazaları istatistiklerinden gözlemlemek de mümkündür. İş cinayetlerinin çok yoğun olduğu ülkemizde son aylardaki istatistiklerde bu cinayetlere kurban giden Suriyeli sayısının artması içinde bulunulan durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır.
Ülkemizdeki Suriyeli göçünü fırsata dönüştürmeyi bilen her türden kapitalist işletme bir yandan kayıtsız, sigortasız, düşük ücretli Suriyeli emeğini kullanarak yüksek sömürü oranları elde ederken diğer yandan da Türkiyeli emekçi sınıfların yıllarca mücadele ederek kazanmış olduğu yasal hakları Suriyelileri örnek göstererek geriletmeye çalışmaktadırlar.
Öte yandan aynı fırsatçı güçler işçi ve emekçiler arasında ırkçılığı ve düşmanlığı körükleyerek kendi sermaye birikim süreçlerini garanti altına almaya, iş gücü arzını sürekli kılmaya çabalamaktadırlar. Bu döngüden çıkmak her halktan emekçi sınıfların “eşit işe eşit ücret” talebi çerçevesinde mücadele etmesiyle mümkün olacaktır.
Suriyeli mültecilerin emek yaşamına girmesi ile birlikte Türkiyeli işçiler işsiz kalmalarının ya da ücretlerinin düşmesinin sorumluluğunu patronlar yerine malasef Suriyelilerde aramaktadır.
Türkiyeli ve Suriyeli işçiler arasındaki sınıfın birliğini zedeleyen bu durumun daha da kötüleşmemesi için emek örgütlerine görevler düşüyor. Yanlış hedefe yönelmiş tepkileri önlemek için sendikalar, odalar nefret söylemlereni engelleyecek adımlar atmalı, emeğin kurtuluşunun işçilerin birliğinde olduğu gösterilmelidir. İşçi sınıfın birliğinin sağlanmasında uluslararası dayanışma sergilenmelidir.
Çok olumsuz şartlar altında karşıladığımız 2016 1 Mayıs’ını işçilerin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesiyle selamlıyoruz.
Yaşasın İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği