28 Haziran 1969 yılında ABD’de polisin, LGBTİ bireylerin gittiği Stonewall Inn adlı bir bara baskın yapması sonucu LGBTİ’ler ayaklanmış, kendileri üzerinde baskı kuran polisi bara hapsetmiş ve 4 gün boyunca sokaklarda eylemler yapmıştı. Polis memurları Stonewall Inn’deki durumunun kontrolünü çabucak kaybetmiş ve uyguladığı şiddet ile ayaklanmayı teşvik edip, daha da büyümesine sebep olmuştu. Stonewall ayaklanmalarının hemen sonrasında New York’ta yaşayan gey ve lezbiyenler, karşılaştıkları cinsel, sınıfsal ve nesilsel engellerle yüzleşmeye başladı. Bu olay ABD’de eşcinsellerin cinsel kimlikleri için verdileri mücadelede bir dönüm noktası oldu, eylemler tüm dünyaya yayıldı ve o zamandan beri tüm dünyada Haziran ayının son haftasında ‘’Onur Haftası’’ kutlanmaya başlandı.
Türkiye’de ise LGBTİ Onur Haftası ilk defa “Cinsel Özgürlük Haftası” adı altında, 1992 yılında kutlanmak istendi. Ancak valiliğin izin vermemesi ve yurtdışı konukların sınır dışı edilmesi sonucu etkinlikler o yıl gerçekleştirilemedi. Haziran 2003’te ilk LGBT Onur Yürüyüşü Lambdaistanbul tarafından İstanbul’da İstanbul Onur Yürüyüşü adıyla gerçekleştirildi.
LGBTİ ‘ler uzun yıllardır Türkiye’de en fazla ayrımcılığa ve baskıya uğrayan topluluk olmuşlardır. Özellikle son yıllarda gitgide muhafazakarlaşan Türkiye’de artan nefret cinayetlerine, LGBTİ bireylere karşı işlenen suçların cezasız bırakılmalarına, ağır ayrımcılığa, ötekileştirmeye, yok sayılmaya rağmen LGBTİ bireyler,korkmuyoruz,alışın her yerdeyiz demişler, daha fazla sokakta olmuşlar ve mücadelelerini büyütmüşlerdir. Onur haftaları ise LGBTİ’lerin meşru haklarını dile getirdikleri, görünmez olmayı reddettikleri en etkili etkinliklerden biri olmuştur.
Geçen sene İstanbul’da yapılan Onur Yürüyüşüne polisin orantısız şiddetle müdahale etmesinin ardından bu sene de gerçekleştirilmek istenen yürüyüşler İzmir ve Ankara’da valilikler tarafından, güvenlik , olası terör örgütü propagandası gibi bahanelerle engellenmeye çalışılmış, İstanbul’da düzenlenen trans onur yürüyüşüne ise valilik yine izin vermemiş buna rağmen sokağa çıkan eylemcilere polis sert bir müdahalede bulunmuştur.
Barışcıl yürüyüşlerin bu denli sert müdahalelerle engellenmesi temelde demokratik bir hak olan ifade ve toplanma özgürlüğünün engellenmesidir.
Hükümetin görevi vatandaşlarını görüş, düşünce, yaşam biçimi ve de cinsel yönelimlerine göre ayırmaksızın korumak, her vatandaşın kendisini ifade ve var etmesini mümkün kılmak olmalıdır. Bazı grupların basın ve sosyal medya üzerinden yaptıkları tehdit ve nefret dolu katliam açıklamalarına karşı hükümetin hiçbir önlem almaması, yaptırımda bulunmaması kabul edilemez.
LGBTİ haklarını savunmak, aynı zamanda eril tahakküme ,dayatılan muhafazakar yaşam tarzına, ayrımcılığa ve nefrete karşı ses çıkarmaktır.
LGBTİ bireylere yapılmaya çalışılan baskılara en güçlü şekilde karşı çıkmak özür ve eşit bir yaşamdan yana olan herkesin görevidir.
Yakın zaman önce ABD’nin Orlando kentinde yaşanan 49 kişinin hayatını kaybettiği katliamla ilgili derin üzüntü duyuyoruz. Bu katliam akıl sağlığı bozuk bir adamın basit bir eşcinsel düşmanlığından öte kökleri ayrımcılık ve nefretle beslenen toplumsal bir fenomendir. Katilin müslüman olması ABD’deki islamafobi gerçeğini değiştirmemekte bu acı olay bile islamofobiklerce kullanılmaktadır. Dünyadaki artan muhafazakarlaşma eğilimleri eşitlik ve özgürlük karşıtı eğilimlerdir ve bunlara karşı tüm insanlık direnmelidir.
Halkların Köprüsü Derneği olarak, 26 Haziran’da İstanbul’da yapılacak Onur Yürüyüşüne katılanların güvenliklerinin sağlanmasını ,demokratik bir hak olan toplanma özgürlüğünün engellenmemesini talep ediyoruz.
LGBTi bireyler yalnız değildir.
Alışın buradayız ,alışın her yerdeyiz!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!
Halkların Köprüsü Derneği