Mülteci E. Ailesi’nin Evinin Taşınma Raporu

Maruz Kaldıkları Saldırı Yüzünden Altındağ’dan İkiçeşmelik’e Göç Etmek Zorunda Kalan Suriyeli Mülteci E. Ailesinin Eşyalarının, Dernek Üye ve Gönüllülerimizce Taşınması ile İlgili Rapor

mülteci_aile_dayanisma4
Savaş nedeniyle ülkelerini ve ülkelerinde sahip oldukları bütün imkanları arkalarında bırakarak Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Suriyeli mülteci ailenin, çocuklar arasında yaşanan basit bir tartışmanın, mahallenin yetişkin kadın ve erkekleri tarafından ailenin linç edilmesi girişimine vardırılması nedeniyle, bir kez daha yaşam mekanından kaçmak zorunda bırakıldığı bilgisi, derneğimiz üyelerinden Metehan Ud  tarafından derneğimize iletildi. Basına da yansıyan (https://www.evrensel.net/haber/287150/mahalleli-linc-etti-polis-sadece-izledi) bu linç girişimi, hepimizi derinden yaraladı. Zira aile, yaşama yeniden tutunmak için kiraladığı ve belli ki çeşitli yardımlarla topladığı kırık dökük eşyalarla döşediği, insani yaşam koşullarına sahip olmayan evinden, hiçbir şey almadan kaçmak zorunda bırakılmış, bir kez daha savaşın hiç kimsesizlikle örülü çıplak ayrımcı-ırkçı duvarına çarpmıştı.
İkiçeşmelik’teki akrabalarının yanına sığınan ailenin, burada tuttukları yeni evlerine yerleşebilmek için geride bıraktığı, o eşyalara ihtiyacı vardı ancak yeniden saldırıya uğrama ihtimali olduğundan, mahalleye gidip kendilerine ait eşyaları almaya korkuyorlardı. Ailenin eşyalarını taşıma ve aileye yaşadıkları saldırı ile ilgili hukuksal yardım sağlama işini derneğimiz üstlendi.
Bizlerin de saldırıya uğrama ihtimali olduğundan, Mahalle karakoluna bildirerek, Dernek üye ve gönüllülerimizden oluşan 21 kişilik bir grupla ailenin eşyalarını almak üzere mahalleye gittik… (Bu da haber konusu oldu: https://www.evrensel.net/haber/287570/mahalleden-kovulan-multeci-ailenin-esyalarini-tasidilar). Tehlike ihtimalinden haberdar olan gönüllü ve üyelerimizin mahalleye gelerek muhtemel tehlikeyi beraber göğüslemek konusundaki dayanışması yaşanmaya değerdi…
Mahallenin, Balkan göçmenlerinden oluşan sakinleri ve esnafı hemen etrafımıza toplandı ve yaşanan olayı kendi cephelerinden anlatma yarışına girdi.  Sanırım,  olayın başlangıç nedenini fazlasıyla aştığının farkındaydılar ve aileyi, “hain oldukları”, “babanın mahalleden bir çocuğu komaya soktuğu” gibi olmadık suçlarla suçlayarak,  yaptıkları ölümcül saldırının ağırlığını hafifletmeye çalışıyorlardı. Gönüllü avukatımızdan aldığımız bilgiye göre, polisin de izlemek suretiyle tanıklık ettiği bu olayda, denildiği gibi mahalleden bir çocuğun baba tarafından yaralanmış olması durumunda, aile derhal geri gönderme merkezine gönderilirmiş. Sonuçta mahallelinin Suriyeli aileyi suçlama çabalarına prim vermeden ve onlarla olayı tartışmamayı tercih ederek eşyaları araçlara yükledik.
Dikkatimizi çeken bir ayrıntı, ailenin giysilerini bile alamadan apar topar kaçmak zorunda kalmasına rağmen, buzdolabının fişini çekmeyi düşünmüş olmasıydı. Evlerine geri dönemeyeceklerini bilen, ne yurttaş ne de mülteci statüsüne sahip olmadıkları için yaşamlarını devam ettirecek asgari ihtiyaçlarını karşılayacak geliri elde etme zorluğu çeken ailenin, hiç değilse kullanmadıkları elektriğin parasını ödemek zorunda kalmamak için ilk aklına gelenin bu olması da sarsıcıydı. Fişi çekilen buzdolabında birkaç günde fena halde çürümüş olan gıdaların dayanılmaz kokusu, bütün evi ve sokağı sararak, mahallelinin ve hepimizin yüzüne, çürümekte olan insani değerlerin tokatı olarak çarptı.
Eşyaları ailenin yeni tuttuğu eve götürdüğümüzde, özellikle annenin ve çocukların mutluluğu görülmeye değerdi. Hep beraber eşyalar eve taşındı. Karşı komşu Ayşegül bize çay demledi. Ağırlıkla Romanların ve Kürtlerin yaşadığı bu mahalle, ötekileştirilmenin açtığı yaraların merheminin, paylaşma ve dayanışma olduğunu biliyor gibiydi.
Yüzümüzde yorgun gülümsemeler, bedenimizde ailenin çocuklarının sımsıkı sarılmış kollarının sıcaklığı ve Orhan Veli’nin dediği gibi “içimizde bir iş görmenin saadeti” ile ailenin yanından ayrıldık.
Aile ile insani ve hukuksal ilişkimiz devam edecek.

 

Comments are closed.