Emperyalist güçlerin Suriye’de başlattığı savaşın üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala yüz binlerce mülteci ‘daha iyi bir yaşam umuduyla’ Avrupa’ya gitme mücadelesi veriyor. Aylan bebeğin cansız bedeninin sahile vurmasından sonra kamuoyu baskısına dayanamayan Avrupalı devletler sınırlı sayıda da olsa mültecileri ülkelerine kabul etmek zorunda kaldı. Ancak yeni mülteci göçleri karşısında Avrupa güvenli geçiş için adım atmama konusunda ısrar ediyor.
Ülkelerindeki savaştan kaçan mülteciler Avrupa Birliği’nin politikalarından dolayı insan tacirlerine mahkum ediliyor. Son aylarda on binlerce insan Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyılarından canlarını hiçe sayarak Yunanistan adalarına geçti. Sonbahar aylarında denizler mülteciler için çok daha tehlikeli. Neredeyse her gün ajanslara ‘mülteci teknesi battı’, ‘mülteci botu alabora oldu’ haberleri düşüyor ve sayısız mülteci çıktıkları bu ‘umut’ yolculuğunda yaşamlarını kaybediyor. Ege Denizi mülteci mezarlığı haline gelmiş durumda.
Yaşanan bunca ölüm karşısında sınırları açması ve mültecilere insani yaşam koşulları sağlaması gereken Avrupa Birliği aksine ölümlerin artmasına sebep olacak yeni bir anlaşma için Türkiye ile pazarlık halinde. Bu pazarlığın en büyük kozu mülteciler. Serbest dolaşım ve 3 milyar Avro karşılığında Türkiye, Avrupa’nın büyük bir esir kampı haline getirilecek ve de Türkiye’de bunun karşılığında sınır güvenliğini artıracak.
Avrupalı devletler, Cenevre sözleşmesine koydukları imza karşılığında bu insanlara kapılarını açmak zorunda. Belli imtiyazlar karşılığında sınırlı sayıda mültecinin alınması, geri kalan kısmı için Türkiye’ye yardım yapılması milyonları aşan mültecinin Türkiye’de kalmasına ve iltica haklarının erişim yolunun resmen kapatılması anlamına geliyor. Mülteciler cezaevi olarak adlandırdıkları kamplarda veya Türkiye’de kalmak istemiyorlar. Ölümler, sınır güvenliğinin arttırılması, yeni tel örgüler çekilmesi, insanların toplama kamplarına gönderilmesi ve sınır dışı tehdidi ile engellenemez. Bu politikalar ancak ölümlerin sayısını arttırır. Denizlerde daha fazla insanın canını yitirmemesi için sınırlar açılmalı, güvenli geçiş sağlanmalıdır. Ulusal ve uluslararası kamuoyu sorumluluk üstlenip hükümetlere baskı yapmalıdır. Ege ve Akdeniz kıyılarında mülteci ölümleri bir an önce son bulmalıdır.
Öte yandan Fransa’da yaşanan terör saldırısının faturası mültecilere kesilmek isteniyor. Ankara katliamına yakından tanıklık eden bizler Fransa halkının acısını paylaşıyor ve dayanışma duygularımızı iletiyoruz. Fransa’da yaşanan katliamın sebebi mültecilerin Avrupa’ya kabul edilmesi değildir. İŞİD katliamları, Ortadoğu’da yaşanan emperyalist savaşın devam etmesine destek veren ve sessiz kalan batılı devletlerin politikalarının sonucudur. Yeni saldırılar, sınırların mültecilere kapatılması ile değil, Ortadoğu’daki gerici güçlere verilen desteklerin tamamen geri çekilmesi ile mümkün olacaktır.